Bu Blogda Ara

17 Mart 2015 Salı

ÖVÜN EY ÇANAKKALE!


   
     Hangi anlar sinmiş, hangi anılar silinmiş ey Mehmet, ey Ali, Ey Yusuf ve yüreğiyle savaşan binlerce cengaver? Kan kokusu sinmiş tarihime, analar gözyaşlarıyla ıslatmış sayfalarını. Analar uğurlarken Mehmetçiği cepheye, belki son kez öpüyordu evladının gözlerinden. Kim bilir, secdeye değmekten nasırlaşmış alınlar, “Vatan Sağolsun” diyen yüreklerle yükselecekti.
          Ey Fatihim, Ey Mehmedim seni tanımayan için ne büyük gaflet. Vatan uğruna şehit düşen askerim, uyan, aç gözlerini… Düşmanı yerle yeksan eden yiğitler, nerdesin? Uyandırın bu gafletten bizi. Bu bendeki kıvılcım değil Mehmedim, bir yangın. Etimdesin, damarımdasın. Bütün vatani aşkımla hissediyorum seni Mehmedim. Bizler aynı şuurun, aynı toprağın, tek bayrak altındaki şu güzelim milletimin çocuklarıyız. Farklı coğrafyalardan gelip tek bir bayrakta toplanmışız, tek bir vatan için savaşmışız. Bizler hepimiz Ulubatlı Hasan’ın bayrağı çıkardığı yerdeyiz. Şanlı bayrağın kırmızısında, beyazındayız. Hilalinde toplanmış, yıldızında parlamışız.
       Elinde kılıcıyla, tesbihiyle, dilinde “Allahu Ekber” nidalarıyla bayrağımızı vatanın daimi bekçisi yapan yiğitler… Eminim ki tüfeğini hala alamazlar elinden. Görevine böylesine şuurla bağlanman bizi hayrete düşürmez, bizler bu şuurun torunlarıyız şehidim. Eti, kemiği bozulmaya maruz kalmayan meçhul şehit ismin belli etmez ki kahramanlığını. Sen yüreğinle, cesaretinle, şuurunla işte tam buradasın. Seni hissetmeyen kalpler neylesin. Naaşının savaş yerine gömülmesini isteyen Halil, ey vazife şuuruyla nurlanmış Halil, bu isteğinle zaferi yaşamak istedin, bilirim. Savaş bitmedi senin için, son nefesini verdin amma ruhun bizimleydi bilirim. Biliriz şehidim, ruhunu göklere çıkarırken yalnız bırakmadın bizi, biliriz. Yeşil kuşların kanadından el uzattın, beyaz kefeninle namaz kıldın savaş meydanlarında. Bir nokta bile bozulmadan zaferi bekledi vücudun. Tek bayrak, tek vatan olana kadar…


        Ruhunuz şad olsun Mehmedim…